Asıl İslam
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

KAZA-KADER

Aşağa gitmek

KAZA-KADER Empty KAZA-KADER

Mesaj  Hasan Cuma Ara. 05, 2008 5:30 pm

Kader-Kaza:

Kader:Gücü yetmek, planlamak, ölçü ile yapmak bir şeyin şeklini niteliğini belirlemek; Allah’ın bütün nesne ve olayları ezelî ilmiyle bilmesi demektir.

Kaza: Hükmetmek, sağlam yapmak, emretmek, yerine getirmek anlamında olup, Allah’ın nesne ve olaylara ilişkin ezelî planını gerçekleştirmesi şeklinde tanımlanır.

Kadr (kudret) kavramı Kur’an da 100’den fazla yerde Allah’a nispet edilmiştir. Râgıb el-İsfahânî, Allah’ın varlıklara ilişkin takdirinin iki anlama geldiğini söyler. Bunlardan biri yarattığı nesnelere güç vermek, diğeri de ilâhî hikmetin gerektirdiği tarzda yaratıkları nihaî özellik ve şekillerine kavuşturmaktır. Kader kelimesinin Kur’anda “ölçü, miktar ve güç” anlamlarında kullanıldığı da kabul edilir. Meselâ Geceyi dinlenme vakti, güneşi ile ay’ı zaman ölçüsü olarak belirlemiş (Enam 6/96), Allahın buyruğu düzenlenmiş bir kaderdir ( el-Ahzab 33/38), Allah dişilerin taşıdığı yavruların rahimlerde nasıl gelişme göstereceğini bilir, O’nun katında her şeyin bir plânı (mikdâr) vardır (er-Ra’d 13/Cool, Her şeyin hazineleri O‘nun nezdindedir ve her şeyi belli bir ölçü (kader) dâhilinde indirir (el-Hicr 15/21), Biz her şeyi bir kaderle (ölçüye göre) yarattık (el-Kamer 54/ 49).

Allah, her şeyi önceden kayda (Kitab-ı Mubîn) geçirdiğini beyan etmektedir (Hud:11/6, Seb’e:34/3, Hadid; 57/22). Müfessirlerin bir kısmına göre ‘Kitap’dan maksatilmi İlahî veya levh-i mahfuzdur, bazıları da bu konuda kesin bir şey söylemenin mümkün olmadığını belirtirler.

Hz. Ali, kaderin insanları icbar altında bırakmadığını, fiillerin hürriyet içinde gerçekleştiğini söylemiş, aksi takdirde mükâfat ve ceza uygulamasının adalet ilkesiyle bağdaşmayacağını belirtmiştir. (Acurri, s.200–215)

Hz. Ömer, veba salgını yüzünden Şam’a girmeyip geri dönmesini kaderden kaçış olarak değerlendirenlere, oraya girmemenin de bir kader olduğunu söylemiş ve günahları, kaderin sevkiyle işlediğini iddia eden bir kişiyi cezalandırmıştır. (Ebu Zehre s.140–142)


Kader ve Kaza’nın Değişip Değişmeyeceği Meselesi:

Bu görüşleri şöylece sıralamak mümkündür:
1-Allah’ın zati ilminden ibaret olan kader değişmez, fiilî ilminden ibaret olan kader ise değişebilir buda levhi mahfazda veya meleklerin ellerinde bulunan sayfalarda insanların işledikleri amellere göre vuku bulan değişikliktir. Mesela insan kâfir iken iman etmek ve iyi amel işlemek suretiyle kaderini değiştirebilir. Tedavi gören hastaların iyileşeceği bir gerçektir.
Varlık alanına çıkma imkânından ibaret olan kader kazaya dönüşmedikçe değişebilir. Zira bir şeyin varlık alanına çıkması sadece planlanması olmayıp gerekli şart ve sebeplere başvurulması lazımdır. İnsanın mümin veya kâfir olması mümkündür. Râgıb el-İsfahanî ve İbn Kayyim el-Cevziyye gibi Sünnî âlimleriyle Şiî âlimleri bu görüştedir.
2-Kader değişmez, çünkü esasını ilahi ilm teşkil eder. Değişikliğe uğrayan “kaza” dır. Kaza şart ve sebebe bağlı olan ve olmayan diye ikiye ayrılır. “Falan şöyle olsun” tarzında kesin olarak verilmiş bir hüküm değişmez. Ancak şart ve sebebe bağlı olan kaza değişebilir.
3-Kader ve kaza İlahi ilm açısından sabit olup değişmez. Şöyle ki insanın geçireceği her safha için meleklerin yazdığı bir kitap vardır. Aşılanmış bir yumurtadan tam teşekkül etmiş bir çocuk ve yaşlı bir insan haline gelişiyle ilgili safhalar tamamlanınca bir önceki merhaleye ilişkin bilgiler meleklerce silinir. Kâfir ise kâfir, Müslüman olunca da Müslüman diye yazılır. Günahkâr kimse tevbe ederse günahı silinir. Bu durumda ilahi ilimde veya levhı mahfuzda herhangi bir değişiklik meydana gelmez. Mutezile âlimleri bu görüştedir. Bir kudsi hadiste:

“Kaza’ya rıza göstermeyen ve uğradığı belâlara sabretmeyen kişinin Allah’tan başka rab edinmesi gerektiği bildirilmiştir. (Suyutî II.443.Ali el-Kari, s. 328) Cebriyye ile Selefiyye ye mensup bir kısım âlimler bu görüştedir. Bazı âlimler de kader ve kazaya rıza göstermenin farz değil müstehap olduğunu kabul eder. Çünkü bir şeyin farz olması için kesin bir dinî delil’e ihtiyaç vardır. Bu konuda böyle bir delil yoktur. İleri sürülen rivayet ise İsrailiyattandır. Selefiyye âlimlerinin bazıları bu görüşü benimser. (İbn kayyım el-Cevziyye S.278) (DİA. C. 24, ‘Kader’ Mad.)
Hasan
Hasan
Admin

Mesaj Sayısı : 73
Kayıt tarihi : 21/08/08
Yaş : 72

http://asil-islam.hareketforum.com

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Sayfa başına dön


 
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz