Asıl İslam
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

RÜYA-RÜYA TABİRİ

Aşağa gitmek

RÜYA-RÜYA TABİRİ Empty RÜYA-RÜYA TABİRİ

Mesaj  Hasan Salı Ara. 02, 2008 3:04 pm

Rüya-Rüya Tabiri:

Rüya, görmek manasına gelen “rü’yet” mastarından alınmış bir isim olup uyku halinde bir takım olay ve şekillerin görülmesi demektir. Türkçe de buna “düş” denir.

Psikanalizin kurucusu Freud’a göre rüyanın kaynağı ferdin şuur altı, rüya ise arzuların tatmini için yapılan bir teşebbüstür. Ona göre çocukluk döneminden itibaren bastırılan duygular, geçmişte yaşananlar ve duyu organlarına etki eden duyumlar rüyanın esas öğesini oluşturur ve rüya esnasında ortaya çıkar (Umay Günay, Aşık Tarzı Şiir Geleneği s.104). Cinsel duygular ve isteklerin şuur altına itilmesi sonucu bazı kompleksler (karmaşıklıklar) meydana getirir. Rüyada görülen olaylar işte bu komplekslerin, bilinç dışı arzuların akıl sansürü ve baskısından kurtulmuş olarak örtülü bir şekilde tezahürüdür. Uyku esnasında sansürün gücü azaldığından önceden yaşanmış olaylardan ve derinde yerleşmiş anılardan yararlanılır. (İlyas Çelebi “Rüya” IV.29)

Kur’an ve sünnette rüya konusuna sıkça değinilir. Kur’an da Hz. İbrahim, Hz.Yusuf ve Mısır hükümdarının gördüğü rüyalardan söz edilmekte (Yusuf12/5, 43, 100; el-İsra 17/60; Saffat 37/105), Hz.Peygamber’in gördüğü bir rüyanın yüce Allah tarafından doğru çıkarıldığı belirtilmektedir. (el-Fetih 48/27). Hadislerde rüya’ya çeşitli defalar temas edilmiştir.

İslamî kaynaklarda genel olarak iki türlü rüyanın bulunduğu ifade edilmektedir.

a-Sadık rüya. Yusuf (a.s.) ın gördüğü rüya gibi (Yusuf 12/4). Mümin olmayanlarda bu tür rüyaları görebilirler. Yusuf süresi 43. ayetinde bildirilen, Firavun’un yedi zayıf ineğin yedi semiz ineği, yedi cılız başağında yedi olgun başağı yuttuğu gördüğü rüyasıyla, Hz.Yusuf’un hapishanede iken iki mahpusun gördüğü riyalar da bu tür rüyalardır. (Haydar Hatipoğlu, Süneni İbn Mace Terc.ve Şerhi X, 89-90).

b-Kur’anı Kerimde “edğâs’ü ahlâm” “(karma karışık düşler)” (Yusuf 12/44) diye bildirilen rüyalardır ki; Şeytanın uyuyan kimseyle oynamasından, kişinin arzu ettiği veya etmediği bir şeyi çok konuşmasından veya arzulamasından kaynaklanan rüyalardır. Bu rüyalara itibar edilmez.

Resûlüllah’a ilk vahy uykuda rüyayı sadıka şeklinde gelmiş ve altı ay müddetle bütün vahiyler rüyada vuku bulmuştur. Bu tür rüyalar Allah tarafından doğrudan doğruya melekler vasıtasıyla gelen hak telkinlerdir. Hz. Peygamber bunu müjdeleyiciler anlamında “mübeşşirat” diye isimlendirip nübüvvetin kırk altıda biri (1/46) olarak nitelendirmiştir (Buhari, “Tâbir” 5, Tirmizi “Rüya”2–3). Bu tür rüyalar insana yol göstericidir.

Beyin, duyu organları ve iç organlardan kaynaklanan düşler, nefsin hayal ve kuruntuları, dış etkiler ve günlük meşgalelerle ilgili rüyalar ile kısa bir zaman önce uyanık iken idrak edilmiş’in süretin’in hayalde devam etmesi üzerine bunun rüyada görülmesi gibi örnekler sayılabilir.

Bunun dışında Şeyta’nın aldatma, vesvese ve korkutmalarından doğan karışık hayaller, yalan ve batıl düşler, insanı kötülüğe sevkeden telkinler ise anlatılmaz ve tabir ettirilmesi tavsiye edilmez. Hz.Peygamber bu tür rüyaların şeytandan kaynaklandığını haber vermiştir. (Buhari “Tabir”3)

Gerek nefisten gerekse şeytandan kaynaklanan bu tür yorumu yapılmayan karma karışık rüyalara “ahlâm” veya “edğâsü ahlâm” denmektedir. (Yusuf 12/43)

“Edgâs” kelimesi dıgs’in çoğulu olup “yaşı kurusu birbirine karışmış çeşitli bitkilerden meydana gelen ot demetleri” anlamına gelir. Hulm kelimesinin çoğulu olan ahlâm ise uyku halinde görülen fakat dış dünya da herhangi bir hakikate işaret etmeyen düşlerdir. Bunlar dış dünyadaki olayların etkisiyle görülen rüyalar olup hiçbir gerçeğe işaret etmezler. Bunların yorumu yoktur. Edgâsü ahlâm, demet demet evham ve hayal yığını düşler demektir.

Peygamberimiz,kişinin gerçekte görmediği halde, sanki rüya görmüş gibi birtakım şeyler anlatmasını çok yanlış bulmakta, hatta bazı rivayerlere göre kişinin imanının eksikliği veya yokluğu anlamına geleceğini ifade etmektedir.

Rüyanın Yorumu
Kur’anı Kerimde rüyaların yorumu “ta’bîru’r-rü’ya” (Yusuf 12/43) “te’vilü’r-rü’ya” (Yusuf 12/100), “te’vilü’l-ahlâm(Yusuf 12/44), “te’vilül-ehadîs(Yusuf 12/6,21) ve “ifta” kelimesinin türevleri ile (Yusuf 12/43,46) ifade edilmekte, Hz. Yusuf ‘a rüyaların yorumunun öğretildiği (Yusuf 12/6,21), Hz. İbrahim, Hz.Yakub ve Hz.Yusuf’un gördükleri rüyaları tabir ederek bu yorum ışığında hareket ettikleri bildirilmektedir. (Yusuf 12/4.6, es-Saffat 37/102) Hz. Peygamberin sabah namazından sonra “rüya gören varmı?” diye sorduğu, varsa tabir ettiği kaynaklarda kaydedilmektedir. (Buhari “Tabir” 47, Ebu Davud“İman”10 Darimi “Rüya” 13),Peygamberimizin görülen güzel rüyaları anlatıp tabir ettirilmesini hoş karşıladığı, kötü rüyaların anlatılıp tabir ettirilmesini istemediği belirtilmektedir.[1]
İslam bilginleri, görülen bir rüyanın her önüne gelen, hele hele kötümser kimselere anlatılıp tabir ettirilmesinin yanlışlığı üzerinde durmuşlar, rüya tabirine ilişkin olarak söylenecek ilk sözün, rüyayı gören kişinin ruhunda meydana getireceği etkinin öneminden dolayı rüyanın iyimser, her şeyi hayra yoran kimselere tabir ettirilmesinin uygun olacağını belirtmişlerdir. Mutezilekelamcıları uyku halinde idrak olunamayacağını ileri sürerek rüyada görülenlerin hayal olduğun iddia ederler.

Kur’anı Kerimde (Yusuf 12/4) Hz.Yusuf’un gördüğü rüyadan bahsedilir. Hz.Yusuf’un gördüğü bu rüyada baba, anne ve kardeşlerin güneş, ay ve yıldızlarla temsîlî olarak anlatılması, rüyanın ve neticesinin önemine işaret ettiği gibi, Yusuf’un şanının yüceliğini de gösterir. Yusuf’un rüya’sı yüce Allah’ın onu Peygamberlik görevine hazırladığının bir işaretidir. Yusuf’un gördüğü bu rüyayı yorumlayan Hz.Yakup, oğlunun ileride büyük bir makama geleceğini anlamıştı. Yusuf’u kıskanan kardeşleri ona kötülük edeceklerinden endişe duyduğu için rüyasını kardeşlerine anlatmaması için Hz.Yakup, Yusuf’u uyarmıştı. Hz. Yusuf’un rüyada gördüğü güneş, babası Yakup, ay, annesi Rahil; yıldızlar ise on bir kardeşi idi. Bünyamin en küçük öz kardeşi, diğerleri üvey kardeşleriydi. (Şevkâni III.6)

6.ayette “tevilü-l ehâdîs” tamlamasındaki te’vîl kelimesi terim olarak “lafzı zahir anlamında değilde kitap ve sünnete uygun olan muhtemel bir anlamda yorumlamak”manasına gelir. Burada ki “te’vîl” terimi “tabir etmek” ile eş anlamlı olarak“ rüyadaki sembolleri yorumlayıp delâlet ettikleri manayı ortaya çıkarmak” anlamındadır. Ehadîs kelimesi ise “olay” ve “haber” anlamlarına gelen ‘hadis’in çoğuludur.

Yüce Allah, Hz. Yusuf’u zindanda çilesini doldurduktan sonra çıkarmak ve sabrının mükâfatını vermek istedi. Dolayısıyla onun zindandan çıkmasını gerektirecek sebepleri hazırladı. Kral gördüğü rüyadan etkilenip korktu. Bunun üzerine ülkesindeki rüya yorumcularını toplayıp rüyayı onlara anlattı. Fakat yorumcular rüyayı yorumlamaktan aciz kaldılar. Böyle rüyaları yorumlamayı bilmediklerini ifade ettiler. (Yusuf 12/44)

Kâhinlerin, kralın rüyasını yorumlamaktan aciz kaldıklarını gören fırıncı, Hz. Yusuf’u hatırladı ve gidip rüyayı ona yorumlatmak üzere izin istedi. İzin verilince gitti rüyayı Yusuf’a anlattı ve ondan yorumunu aldı. Rüya ileride meydana gelecek bolluk, kıtlık ve sıkıntıları işaret etmekteydi. (45-46)

Hz.Yusuf, gelecekte Mısırda etkili bir kıtlığın meydana geleceğini haber verdiği gibi, alınacak tedbirleri de anlattı. Mısırda yedi sene bolluk olacağını bu süre zarfında her sene bolca hububat ekmelerini, kaldıracakları ürünlerden sadece yiyecek ve tohumlukları ayıklayıp kalanları başakları içerisinde depo etmelerini tavsiye etti.(47)

Bu bolluk yıllarından sonra yedi kıtlık yılı geleceğini, daha önce depo etmiş oldukları hububatı bu kıtlık yıllarında yiyeceklerini, az bir miktarı da tohum olarak kullanacaklarını söyledi.(48)
Bundan sonra yine bolluk yılı geleceğini, o yılda Allah tarafından insanlara yardım edileceğini ve insanların bolca meyve ve sebzelere kavuşacaklarını, üzüm, hurma, zeytin ve susam gibi şeyleri sıkarak su ve yağlarından istifade edeceklerini haber verdi.(49)

Kralın rüyasında bu bolluk yıllarına dair her hangi bir işaret yoktur. Hz.Yusuf bunu Allah’tan aldığı vahiyle onlara müjdelemiştir. Bu olay rüyayı herkese değil ehline yorumlatmanın gerekli olduğunu göstermektedir. (bk.Yusuf 12/46-)

“Son iki yüzyıl içinde psikoloji, fizyoloji, metabiyoloji gibi modern bilim dallarında önemli gelişmeler kaydedilmiş bu dönemde rüyanın mahiyeti, kaynağı, içeriği ve süresi gibi konularda yoğunlaşan bilim adamı ve araştırmaların sayısı bir hayli artmış. Bununla birlikte rüyalar deney ve gözleme konu olmadığı ve herkes kişisel tecrübe ve duyumundan yola çıkarak bir tahminde bulunduğu için modern bilimin açıklamaları sınırlı kalmaktadır. Rüya, birkaç saniye sürmekte olup kimilerinin rüyası görünene uygun, kimilerinin kam tersi çıkarken kimilerinin rüyası ise her iki durumun dışında olduğundan “boş” denilerek bir mana verilememektedir. Netice itibarıyla rüya, insanın üzerindeki sır perdesi henüz açılmamış gizemli bir dünyası görünümündedir. Bunun içindir ki bu konuda kişisel izlenimlerle birde ayet ve hadislerin verdiği sınırlı bilgilerle yetinmek durumundayız…

Rüya sözlü olarak değil sembollerle görülmektedir. Rüyaların yorumu da bu sembollere göre yapılmaktadır; bu işe de rüya tabiri denilir. Zamanla rüya tabiri özel uğraşı alanı olmuş bunu konu alan ve “tabirname” denilen kitaplar telif edilmiştir…

Rüya özellikle onu gören şahsı ilgilendiren bir hadisedir. Gördüğü rüyanın yorumunu en iyi yapabilecek olan o, şahsın kendisidir. Başkasının gördüğü bir rüyayı tabir etmek kolay değildir. Her bir rüyanın ve sembolün rüyayı gören şahsın konumuyla sıkı ilişkisi bulunduğundan genellemeci yorumlar isabetli olamaz. Bunun içindir ki günümüzde “rüya tabirleri” adıyla yayımlanan kitapların yorumunun rüyanın gerçek manasıyla pek ilgisi yoktur. Bu sebeple rüyanın tabiri, tahmin ve temenni niteliğindedir…
Peygamberlerin gördüğü veya tabir ettiği rüyalar dışında kalan rüya ve tabir kesin bilgi ifade etmediğinden delil sayılamaz. Bunun içindir ki rüyalarla dinî hükmü belirlemek veya geçersiz kılmak ve buna göre de hayatı yönlendirmek caiz değildir. Rüyanın yorumu rüyayı gören şahsı ilgilendirdiğinden başkalarının bu yorumu esas alarak onun üzerine hüküm bina etmeleri doğru değildir.” [2]

----------------------------------------------------

[1] Diy. İSAM İlmih.c.II. 162
[2] A.g.e.
Hasan
Hasan
Admin

Mesaj Sayısı : 73
Kayıt tarihi : 21/08/08
Yaş : 72

http://asil-islam.hareketforum.com

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Sayfa başına dön


 
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz